Önceki gece yarısı yaptığım bir paylaşım ilgi gördü. Tele 1 sunucusu, izleyicisinin ; ‘’aplikasyon yenine uygulama’’yı kullanabilirsiniz uyarısı üzerine ‘’O sözcük dilimize yerleşti, televizyon gibi …’’ demesi üzerine kısa bir eleştiri yaptım.
Bunun üzerine yorumlar yapıldı. ‘’ Kafayı ne takıyorsun TDK kaldı mı? ’’ (İsmail Kokmaz), ‘’Bunları düzeltemezsiniz ‘’ (Necmettin Köksal ), ‘’Doğrusunu öğretmeli’’ (Salih Özcan, ‘’Yanlışını düzeltmeyip direnmesi daha da yanlış ‘’ (İlhami Bulut), Her geçen gün dilimiz yok olmakta. Çok üzülüyorum’’ (Dilek Can) ‘’Dilimiz gittikçe bozuluyor. Aksiyon, mobbing, Print,start, forvatlamak ….. kullanılıyor. İşyerlerindeki konuşma dili feleket.’’ ( (Muammer Akarsu), ‘’Hocam, yakında bunlar tamamen Arapça veya İngilizce konuşacaklar’’ (Mehmet Orhan).
Dilimize sahip çıkıldığının kanıtı bu paylaşımlar. Ne güzel !..
Burası çok önemli (!) ‘’ TDK kaldı mı diyen okuruma sesleniyorum: O kurum; faşist generaller döneminde bitmişti benim için. TDK’yi devlet dairesine dönüştürdüklerinden için o sayfayı kapatmıştım. Bence anılır, güvenilir kurum TÜRK DİLİ DERNEĞİdir.
Canımı sıkan; Atatürkçü olduğunu ikide bir dile getiren kanalların Gâvurca ve Osmanlıca sözcükleri kullanmakta ısrar etmeleri ! Dil Devrimini savunup ‘’aplikasyon’’u , ‘’ oksimoron’’ (Ayşenur Arslan çok sever!) u kullanmak. Yanlış anımsamıyorsam 90’lı yıllarda, Dil Devriminin yıldönümünde ‘’Akşamın mottosu …..’’ diye bir tümce kurmuştu Doğan Hızlan. Bu ne perhiz…
Bu çelişkili davranışlar beni çok üzüyor. Altmış yıldır bu konuda çaba harcıyorum. Yandaş kanalların siyasal İslamcı muteberleri (!) kullanıyor olabilir de İrfan Değirmenci gibi Can Coşkun gibi dünkü çocukların (kabalık mı ediyorum?) benden çok Osmanlıca kullanmasına ne demeli ? Bu çevrelere seslendiğim ‘’ ÖFKELİYİZ BİZ ‘’ başlıklı yazım bilmem ilginizi çeker mi ?
Başlık bir fıkranın. Son günlerde çok paylaşanlar oldu. (Özkan Ay gibi) . Benzeri bir fıkra daha var: ‘’ Hocam, kavuğun yanıyor desen a !’’
Benden güzel anlatmış fıkra: OSMANLICA MERAKI
60 – 70 yıl önce Osmanlıca meraklısı bir edebiyat öğretmeni, öğrencilerinden sürekli Osmanlıca konuşmalarını, sorulara Osmanlıca yanıt vermelerini istiyormuş.
Soğuk bir kış günü öğretmen sınıfın ortasında dolaşarak ders anlatıyormuş.
Bir ara yanan sobaya arkasını dönmüş ve sobadan sıçrayan kıvılcım eteğini tutuşturmuş. Parmak kaldıran öğrenci ; ‘’ Efendim, arka cenahınızdaki sobanın derunundaki parçe-i nardan kopan bir şerare şahsınız istikametine tevcihlenerek eteğinize sirayet etmiş ve dahi mabadınıza intikal etmek üzre revan olmaktadır.
Öğretmen, öğrenciyi anlayıncaya kadar geçen sürede arkasında artan ısının etkisiyle panikler ve ‘’ Evladım ne uzatıyorsun, şuna G.TÜN YANIYOR desene !..’’
Evren Özalkuş , stüdyosunda (Türkçesini bulamadım) klima olduğuna mı güveniyor acaba (!)