Ana SayfaErdal SezginO ağacı tanıyorum!

O ağacı tanıyorum!

Bir önceki yazımın girişindeki Karl Marx’a ait sözü, ekleme yaparak burada da kullanayım: Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser, hem de taa Kanada’dan gelerek!..

O’nun kestiği ağacı tanıyorum. Hem de fidan olduğu  günlerden!

Yıl 1957. Mesleğime ilk adımımı atacağım yılın tay tay dikilme aşamasında Çanakkale Yatılı Öğretmen Okuluna, Kirazlı’da başladım.1957 yılında açılmış olan okulumuz merkeze taşındı.

O dönem, dağın başında doğa koşullarının çetin oluşundan zorluklar çektiğimiz oldu.Ama daha zor olanı da son sınıftaki ağabeylerimizden yediğimiz tokatlardı! Ellerin cebinde yanımdan geçtin çat, sağa baktın pat, selam vermeden geçtin küt!

Zorumuza giden başka bir uygulama da nöbetçi olduğumuz günlerde, mutfakta patates, nohut, fasulye, bamya ayıklamak idi. Bamya sosyete yemeği olmamıştı daha (!)

Boş zamanlarda futbol oynamanın dışında ormana da dalardık. Koca koca kestane ağaçlarının  altında böğürtlenler, davulgalar (dağ çileği)  bizi beklerdi. Kirazlı’nın davulgasının lezzetiyle ünlü olduğunu o zaman fark etmiştikşte Kanadalı katiller ve yurdumuzdaki suç ortakları  bu canlara kıydılar. ik

Bir gerzek milletvekilinin; ”ağaç masa” da gerekli, kâğıt da (kastettiği tuvalet kâğıdı mı acaba?) diyerek katliama onay verdiği bu yöre, sayısız zerginliklerle dolu.  Örneğin yakınlardaki bir çeşmeden ekşi su akıyor. Böbrek taşı olanlar bu suyu içiyor ve şifa buluyor.

Daha ilerisinde tarihi Balaban Çeşmesi var. 1934 yılında Atatürk’le   İran Şahı Rıza Pehlevi, Çanakkale’ye giderken uğrayıp ulu ağaçların altında kahve içmişler. Burada bulunan lokanta çok ilgi görüyor. Çeşme de çevrede oturan pek çok kişinin su gereksinimini karşılıyor. Tabii kuyruğa girip uzun süre sıra beklemeyi göze alanların!

Balaban’ın ilginç bir öyküsü de var: Burası meslektaşım, yoldaşım Fikret Özben’gillerin. Atatürk, Selanik’ten komşusu olan Özben’in dedesine buranın tapusunun verilmesini sağlamış. Kirazlı Köyü’nün muhtarı Hasan Dağlı,Özbenler’in kiracısı. Yolunuz düşerse… deyip reklamını da yapmış olayım!

İşte, bir başka geri zekâlının, Kirazlı’nın  Kaz Dağları ile ilgisi yok dediği bu yerleri, o ağaçları,  gençlik yıllarımda tanımıştım.

Emperyalizm böyle bir şey işte, kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Kendi bayrağında akçaağaç yaprağı şekli olan Kanadalı gelir, satılmış bir ortak bulur ve 200 bin   ağaçlık ormanına, barındırdığı canlılara kıyar! Bir Çanakkale milletvekili de daha önce uyarıldıklarını unutup aklınız neredeydi diye çabuk hırsızlık yapar!

Ben inanıyorum ki başta Çanakkaleli olmak üzere Türk halkı bu yasa dışılığı ortadan kaldıracaktır.

Keşke bu duyarlı davranışlar Karabiga için de gösterilseydi. Tarihle doğanın iç içe olduğu beldemizde 5 santral kuruldu. Biri de milletin a..sına koyacağız diyen Mehmet Cengiz’in!  Karabiga halkı ve o zamanki Belediye Başkanı Muzaffer Karataş çok uğraş verdi ama bir ara CED raporu iptal edilmesine karşın Cengiz, kitabına uydurdu ve çevreyi zehirlemeyi sürdürüyor. Adı CENAL olan bu şirketin tabelasını CAN-AL olarak değiştirse daha yakışacak(!)

İl’imin yüz karası iki milletvekiline seslenerek bitireyim: Kıyımı hoş görüyorsunuz ama genel başkanınız doğa ile ilgili konuşmasında ne diyor bakın: ” Ya şu para var ya nelere muktedir. Bu kapitalizm nelere muktedir!. Doğa şöyle olmuş, böyle olmuş, umurunda değil!”

Bilmem anlayabildiniz mi(?)

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Son Fasıl

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Son Fasıl

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..