Ne güzel dönüyor çemberim/ Hiç bitmese horoz şekerim… İle bitiriyordu şiirini…
Ne yazık ki horoz şekeri çabuk bitti!
Ve 5 yıl çabucak geçti, şekerin sapı elinizde kaldı…
Bu arada Affan dede de az değilmiş hani! Sinekten yağ çıkaran tiplerden!…
Hani, “çember dönüyor ama gelin de bana sorun!” Diyebilirsiniz, haksızda sayılmazsınız yani!
Çember, deyince Hitler’in bir sözü geldi aklıma!…
“Bir çemberi kırıp, dışarıya çıkanlar; bir daha o çemberin içine girmek istemezler” diyordu! Girip, yaşayamazlar, pek girmek de istemezler yani…
Ee, sizde ki bu telaş ne?
Daha önce çıktığınız çembere, dönme telaşınızı anlayamadık!
Hitler’in teorisini altüst ettiniz!
Gelin en başa dönelim o zaman birbirimizi anlayabiliriz!
Yoksa, sizin bu seferden dönmüş komutan edalarınız bizzat benim canımı acıtıyor! Çünkü bu konuda yalnız değilsiniz ve onurlarıyla, o hesap gününü bekleyen 10’larca arkadaşınız var!
Anımsatmak isterim. Çemberi, kırıp dışarı çıktığınız gün, ben de yanınızdaydım!
Hep bir ağızdan bağırıyordunuz! (İki arkadaşınız hariç)
“Fermuar yap bizi, fermuar yap” diye!
Öyle, “Fermuar yap” deyip; geçmeyin! Bir zamanlar Türkiye’nin en ağır sanayi ürünlerinden sayılırdı fermuar!…
Kulakları çınlasın, Umut Oran elini çenesine götürerek, önce uzun uzun şöyle bir düşündü. Sonra “tamam, sizin için zorlayacağım! Olabilir fakat Selami Değirmenci konusunda ısrarcı olmayacaksınız diyerek, sizlerden söz almıştı değil mi?
Panayır yerine döndü bir anda salon! Sarılmalar, kutlamalar, Umut Oran’la fotoğraf çektirmeler!
Sakladınız mı o fotoğrafları?
Ha işte, şimdi iyi bakın o fotoğraflara! Bir kişiyi göremezsiniz o fotoğraflarda! Lafını, çakıp giden bir kişi!…
5 yıl boyunca kaçtınız, kendi gerçeğinizden!
Ve şimdi, sizin gerçeğinizi söyleme hakkını kendimde buluyorum!
Siz, yeniden bu çembere girmek üzere hareket etmediniz!
Sizler gönderildiniz kardeşim!… Birinizi, ikinizi anlayabilirim ama durum ortada! Sekiziniz birden gönderildiniz! Buna başka ne denir bilemiyorum!…
5 yıllık kullanılma süreniz doldu ve gönderdiler sizleri!
Beş yıl önce o salondan çıkarken benim canım nasıl yandıysa! Dönüşünüzde de sizin canınız yanmalı!
En azından, bunun böyle biteceğini bildiğim için, sıramı bekledim ve bunları sizin yüzünüze söylemeliydim! Buyurun, sizin de her zaman söz hakkınız var.
Aslında öyle alkışlanacak, söz alacak bir durumda bile değilsiniz!
Bırakıp, gittiğiniz lideriniz size kucak açtı, sizi alkışlattı!
Buradan başlayın, tam da bu anınızdan başlayarak, başlayın diye! Umarım, sizin de anlatacağınız şeyler vardır! Ne kadar çok konuşursanız o kadar yararlı olacaksınız!…
Bir de işin başka bir boyutu var! Tahmin ediyorum ki siz bu işin bu yönünü hiç düşünmediniz!
listelerde olmayışınıza kızarak, sizlerin de karşı harekete hazırlanacağınızı sizlerden çok önce düşünecek kadar zeki bir insandır Özcan Bey!… Hem de hiçbirinizi ayırt etmeden gönderdi!
“Karşı tarafa geçtiklerinde oy kaybına sebebiyet verirler” diye mutlaka düşünmüştür!…
Bence, sizler öyle otobüs tepesine çıkıp, masa başına falan oturmayın! “Hangi, utkunuzdan dolayı buradasınız?” diye sorabilirler!…
Çıkın sokaklara, dolaşın ve de önce halkınızla helalleşin. İstemeden kırgınlık yaşatmış olabilirsiniz belki, ne dersiniz?
Bizler, sizsiz yol alalı çok oldu! Sizler, listeleri bekliyordunuz değil mi? iyisi mi siz gelin, zafer günü kutlamalarında bizimle birlikte çığlık atın!