Ana SayfaLütfü ErtürkBir masalmış geçen yıllar

Bir masalmış geçen yıllar

Kaç yaprak var elimizde?

Şu ikinci satırı var ya ben yıllarca “taç yapraklar elimizde” diye söyledim!.. Böyle birkaç şarkıyı yanlış okuduğumu anımsıyorum.

Gelin görün ki birinci satır, tamamen durumun özetini yansıtıyor!..

Masal gibi geçti, İnsan ömrü çok kısa!..

Bilirsiniz, masallar tek düzen planında işlemez! Onlar hayal dünyamızın ürünleridir ama bazı masallar vardır ki hayallerimizin ötesine geçip giderler. Bazen duygularımızı, bazen de koca bir şehri yıkıp geçerler…

Ben size, eski tarihlerden masal tadında yerel seçimlerden bahsedeyim! Ya da dinledikçe “bu kadar da olmaz” dedirtecek hataların ve rastlantıların arasından modern dünyaya adapte edilmeye çalışılan bir balıkçı kasabası…

İlk Belediye Başkanı olarak belleğimde yer edecek olan Burhan Soyarslan Beyefendi. Silivri’ye ilk gelen Türk ailelerdendirler. Mevlevi Şeyhi Talat Efendinin oğludur. Sıkıyönetiminin vesayetinden sonra (Rafet Şişmanoğlu 1960- 1961 Silivri’de 1960 sonrası askeri vesayetin atamasıyla gelen ve Silivri’nin şehirleşmesinde kalıcı hamleler yapan Silivrililer tarafından da çok sevilmiş, emekli bir ordu mensubudur.) çok partili siyasi yapıya dönüldüğünde CHP’nin adayı olarak 1963-1968 yılları arasında belediye başkanlığını kazanarak hizmetlerine başlamıştır.

Bilebildiklerimi, görebildiklerimi aktaracağım sizlere!..

Burhan Amca, ağır başlı, güleç yüzlü bir adamdı ama kararlı bir adamdı. Otoriter bir yapıya sahipti. İşte, o otorite Silivri’mizin fiziki değişiminde önemli bir rol üstlenecekti. 1966 yılında çarşının tam ortasında bulunan ikinci sıra dükkanları kaldırarak, çarşıyı genişletecek sıkışıklığı ortadan kaldıracaktı.

Öyle de yaptı! Çarşı yeni bir görünümdeydi. Sıra sahil düzenlemeye gelmişti. Birinci kordon boyu kazıkların üzerinde beton bloklarla yükselecekti. O zamanlar sadece “Orta Belediye Gazinosu” adlı bir balık lokantamız var ama ünü İstanbul’dan bile duyulmuştu. Birgün gazinoların önü henüz kumsal iken, orada yemek yiyen Ahmet Mekin’i görmüş bizimle konuştuğu içinde çok mutlu olmuştuk…

Daha sonra bu kordon boyu ortaya çıkacak, Silivrililer, ilk defa bir kordon boyunda turlamanın keyfini tadacaktı.

Burhan amcamız yine durmamış, derenin ıslah çalışmalarına başlamış, askeri vesayetin Belediye Başkanı olan, Sn. Rafet Şişmanoğlu’ndan yarım kalan küçük sanayi çarşısını tamamlamaya çalışacaktı. Son eserlerinden biri de şehrimize çok güzel bir sinema salonu kazandırarak, belediye başkanlığını sonlandıracaktı!..

1968-1973 yılları arasında girdiği seçimi, bağımsız aday olarak seçime giren Halim Uluşahin’e kaybedecektir.

Burhan Soyarslan’ın otoriter başkanlığı, başkanlık dönemi sona ermesinden sonra da yıllarca konuşulacaktı. Devrim niteliğinde işler başarmıştı. “Allah Rahmetiyle Muamele Eylesin…”

Halim Uluşahin dönemi: İlk döneminde, bağımsız adaylıktan gelip, Burhan Soyarslan gibi otoriter bir belediye başkanının elinden seçim almak başarısını göstermiş ama öyle bir döneme denk gelmişti ki ilk askeri darbenin üzerinden daha 10 yıl geçmişti ki yeni bir askeri darbenin söylentileri ile çalkanıyordu ülke!..

68 kuşağı, tüm dünyayı saran bir anarşizm algoritması ile sallamaya başlamıştı ülkemizi. Türkiye’de bu akımdan fazlasıyla etkilenecekti. Ardı arkası gelmeyen öğrenci ayaklanmaları, sıkıyönetim kanunları, askeri yönetimlerin gözetiminde sivil hükümetleri iş başına gelecekti., 12 Mart Muhtırasının ardından Nihat Erim başkanlığında kurulacak olan 33. Ve 34. Hükümetlerle, Ferit Melen başkanlığında kurulan, 35. Hükümetler görev yapacaktı. Bu Hükümetler, partiler üstü-teknokrat hükûmetlerdi. Bu sefer yerel yönetimlere dokunulmamış ama bu hükümetlerin, belediyelere de bir hayrı dokunmamıştı. Kendi haline, kendi bütçelerine bırakılmıştı. Silivri’de de belediye birçok hizmetini veremiyordu. Bu şartlarda belediye başkanlığını sürdürdü Halim Uluşahin. 1973 yılına gelindiğinde, Ordu; sıkıyönetimleri yavaş yavaş kaldırıyor, siyaset; sivil idarelere bırakılıyordu. Yerel seçimler, gelmiş ve Silivri’de makus talihini belirleyecek bir seçime hazırlanıyordu.

Bizim içinde lise yılları başlamış ve ergenlik ateşiyle oradan oraya savrulacaktık.

Yeni bir siyasi hava gelmişti ülkeye. Yeni siyasi görüşler ortaya çıkmış, askeri muhtıralara, sıkıyönetimlere rağmen, kavgalar ve öğrenci ayaklanmaları hızlanmıştı. Partiler, bu kavgaların tam ortasında kalmış, beğendikleri ve kendinden saydıkları görüşlere destek veriyorlardı.

Şehrimizde de ilk defa bir belediye başkanı adayı tıpkı sanatçılar gibi kendi resmini afiş olarak bastırarak seçimlere hazırlanıyordu. Altına da “Ver Şabana, gitmez yabana” diye yazdırmıştı.

Adayımızın bir eksiği vardı ama!.. Adayımızın ilkokul diploması yoktu. Adaylığı tehlikeye girebilirdi. Dedikodular ayyuka çıkmıştı. Çok şükür onu da hallettiler. Birgün, bir kahve konuşmasında vurdu diplomayı masaya!.. Bir alkış koptu ki o gün, o seçimi Şaban Demiray’ın kazanacağını anlamıştık.

Başkanlığı ele almadan devlet desteği gören ilk aday olarak tarihe geçecekti. O yıllarda, mahallelerin sokakları, toprak yoldu ve yağmurla birlikte Silivri bir çamur deryasına dönüşüyordu. Yolun, sokağın konumuna, yapısına bakılmadan toprak zeminlerin üzerine saçtılar incecik yufka gibi kara katranları ve seçim literatürüne “Seçim Asfaltı” olarak geçecekti bu olay!..

CHP’nin Adayı Süleyman Özer’di. (Benim görüşüm, o gün; o seçimi Süleyman Özer alsaydı bugün Silivri’nin konumu bir başka olabilirdi.)

Şaban babamızın da hakkını yememek lazım, iyi şeyler de yaptı ama “İyi şeyler yapacağım” derken, Silivri için affı olmayacak işlere girişti. İmar planları, sit alanları, arsa dağıtımları, göçler ile ilgili sorunlarla baş edemiyordu… En önemlisi, kendi siyasi arkadaşlarıyla yol ayrımı yaşayacaktı. 1977 yılı seçimlerinde az bir farkla, bu sefer CHP’nin adayı olarak seçimlere giren Halim Uluşahin’e kaybedecekti. (Belediye oteli, belediye dükkânları, su kuyuları, 2. ve 3. Kordon boyu,   köylere “Yol-Su-Elektrik” için YSE’nin çalışmalarının başlatılmasında önayak olmak gibi yararlı işlere el attı)

Halim Uluşahin 2. kez belediye başkanı olurken, dönemi itibariyle yine olaylı bir döneme denk gelecekti. Bir yandan M.C hükümetlerine karşı direnecek, bir yandan da belediye hizmetlerini aksatmamaya çalışacaktı. Kalıcı bir eser bırakmak için kolları sıvadı. Sahildeki Atatürk Heykelini bin bir zorlukla yaptırdılar. Kazandığı 2. seçim sonrasında da talihsizlikler yaşayacak, ülkede yine kargaşalar boy gösterecekti. 1979-80 yıllarında çıkan olaylar neticesinde, Ordu 19 Eylül 1980 tarihinde bir kez daha göreve gelecekti. 1977’de seçimle geldiği görevini, 1980 yılında askeri vesayete teslim ederek görevinden ayrılmış oldu.

Askeri dönem de 4 yıl içinde 3 asker kökenli emekli albaylar vekalet edecektir belediyemize…

Devam edeceğiz

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Ustam!

Payidar….

Tarım Devrimi

Sevmeyen Var mı?..

Kıymetlim!

Viktualienmarkt!

Suça ortak olmak

İlgili Yazılar

Ustam!

Payidar….

Tarım Devrimi

Sevmeyen Var mı?..

Kıymetlim!

Viktualienmarkt!

Suça ortak olmak