Öğretmenlik yaşamımda çok okul değiştirdim. Kimisi kendi isteğimle… Kimisi de sürgün olarak.
Bugünün demokrat(!) Demirel’i zamanında 4 kez eşim,4 kez de ben kıyıma uğradık. Bunlardan en büyük yıkıma neden olanı, küçük kızım üç aylık bebekken anasının Siirt Sason’a sürülmesidir.
12 Eylül’ün BEŞİ BİR YERDE’si 5inci sürgünüme imza attılar. İnsaflıymışlar. Müdürlüğünü yaptığım Biga Lisesinden, bitişiğindeki Kız Meslek Lisesine sürdüler. İki okul arasında 60-70 cm yüksekliğinde bir taş duvar vardı. Zıpla geç! Böyle sürgüne can kurban!
Yeni okulumun bahçesine bir Atatürk büstü dikilmişti. ”Edebiyat derslerine giriyorsun, kaideye uygun bir özdeyiş bul,” dediler. Ben de fotoğrafta gördüğünüz sözü uygun gördüm. Büstün açılışı yapıldı. Kurabiyeler yendi, gazozlar içildi.
Tören sonrası okul aile birliği yöneticileri karşıma dikildiler,” O sözü kaideden sildireceğiz” demezler mi! Hoppala! Niye, dedim? Bu özdeyiş ” sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir !” şeklinde olduğu için silinmesi gerekir.’’
Serde çamurluk var ya! İş inada binmiş! Bunu yapabilmeniz için bu bahçede cesedimi çiğnemeniz gerekir,bu özdeyiş mermerin ömrünce orada yaşayacak, dedim. Onları iknaya çalışarak Atamız ;” hâkimiyet bila kaydü şart milletindir” demiş ama siz bugün ”egemenlik ulusundur” diyorsunuz. Arapça, Farsça sözcüklere sempatiniz nereden geliyor diye sordum, yanıt alamadım. Neyse yöneticiler,”gördün deli, dön geri ” demiş olmalılar, ayrıldılar, bir hafta bizi rahat bıraktılar.
Pazartesi sabahı bayrak töreni için bahçede toplandığımızda bir de ne görelim, özdeyişin alt köşesine kazınmış olan Atatürk imzası silinmiş, Bunu neden yaptınız diye sorduğumuzda ilginç bir yanıt aldık: Özdeyişin özgün şekli böyle değil. Atatürk’ün imzası olmazsa kime ait olduğu bilinmez ”! Kuşun beyni bu kadar çalışır işte!
Sürgün değil ha, bu kez kendi isteğimle Silivri’ye nakledildim. Gözüm arkada kalmadı. Ben, yazdırdığım özdeyiş, mermerin ömrünce yaşayacak, diye kuruluyordum. Üç-beş yıl sonra yolum Biga’ya düştü. Görev yaptığım okula uğrayayım dedim. Aaa bir de ne göreyim, bizim özdeyişin yerinde yeller esiyor! Mermeri, üzerinde kabartma harfler bulunan bakır levha ile kaplamışlar. Arapça ve Farsça sözcükler o kadar çok ki yanınızda Osmanlıca sözlük yoksa anlamını çözemezsiniz.
Benim yazdırdığım özdeyişi anlamayan yoktu. Onların yazdırdığı vecizeyi ise anlayan yoktu.
Diyeceğim şu ki hemşerilerimin Osmanlıca merakı otuz yılı aşkın bir geçmişe dayanır. Biz oradayken bu çaba biraz inkıtaya(!) uğramıştı. Affola!