Ana SayfaLütfü ErtürkYalancı Baharlar

Yalancı Baharlar

24 Temmuz 1908, sadece basında sansürün kaldırışı olarak mı ele alınmalı? Yoksa 1878-1908 koskoca bir istibdat dönemini görmezden mi gelelim?Yoksa birileri, “istibdat dönemini”   görünmez hale getirmek için “sansürü kaldırdık” algısıyla mı sansürlemeye çalışacaklardı?…

30 yıl, dile kolay Osmanlı İmparatorluğunun en hızlı dönemi! Belki de Osmanlının bilinen en iyi tarihsel süreci…

İttihat ve Terakkiye göre 1908, devrimin başlangıcıydı!

Osmanlıya göre, Hain saldırıların en üst noktası !

1908 Devrimi’nin “esas” ilham kaynağı 1789 Fransız Devrimiydi.

Bu etki öylesine güçlüydü ki, 1908 Devrimi’nin sloganları bile 1789’daki özlemlerin aynısıydı:  “Hürriyet, Müsavat, Uhuvvet” yani “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” Fransız Devrimi’nin bu üç belirgin sloganına Türkiye’deki devrimciler bir de “Adalet” sloganını eklemişlerdi.

“Abdülhamid dönemi, istibdat rejiminin tüm hoşa gitmeyen yönleri arasında, devlet bürokrasisinin özellikle yüksek kademeleri içerisinde, toplumda adalet ve namus inancını sarsan haksızlık ve yolsuzlukların üstü kolayca örtülemeyecek boyutlara ulaşılmış olması da vardı. “Adalet” kavramının rejim tarafından neredeyse tümüyle içinin boşaltıldığı bir ortamda halkın adalet istemesi en az özgürlük, eşitlik ve kardeşlik istemesi kadar gerekliydi.” A.Kansu

Oysa,  Abdülhamid’in karşısında topyekûn bir saldırı düzeneği kurulmuştu! Mesele, sadece memleket ve adalet meselesine dayandırılsa da İngilizlerin, Amerikalıların, Fransızların ve de Yahudi cemaatlerinin ortak boy hedefi haline gelmişti!… Filistin’in satın alınarak bir İsrail devleti kurulmak istenmesi, Padişaha verilecek maddi yardımların yanı sıra Saltanat garantisi bile Abdülhamit’in duruşunu bozmamıştır.

İttihatçılara göre Meşrutiyetin zaferi, Osmanlıya göre Siyonistlerin zaferi arasına sıkışmış bir basında özgürlüğün zaferi, beni ne denli mutlu eder varın anlayın!

Batının ayak oyunları ile gerçek bir devrimin yakından uzaktan hiç alakası olmayacaktır.  Bu konuda, o yıllarda Avrupa’da işçi hareketleri kalkıp kopuyorken; Osmanlı, İşçi hareketlerinde en rahat konumundaydı! Ülkede fabrika yok denecek kadar az ve sendikalar zaten yoktu ve ancak sendika niteliğini taşıyan Amel Teali Cemiyeti. 1924 yılında kurulacaktı!  Aydın kesimin başı çektiği halk hareketleri ise istibdat döneminin devrim niteliğini taşıyan hareketleri olarak tarihe geçti.

Şimdi, “Basında Özgürlük” sloganı ile kutladığımız bu özel günde ve  medya sansürünün en alasını yaşadığımız şu günlerde özellikle de Ak Parti teşkilatlarının verdikleri kahvaltılarda birlik beraberlik konuşmaları içinde  “sağ olun, var olun” diyerek kutlanmak bir basın mensubu olarak hiç hoşuma gitmiyor! Kaldı ki bir Ak partili yönetici olsam Saltanatın sarsıldığı böyle bir gün de basın özgürlüğünü kutlamam! Çünkü “basın özgürlüğü” sözü adı altındaki hazımsızlığı iliklerime kadar hissediyorum!…

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..