Ana SayfaLütfü Ertürk2010 Yılında Dokunmuşuz...

2010 Yılında Dokunmuşuz…

Gıda Bankacılığı, CHP ve Silivri Belediyesi…

Açıklama: Gıda Bankacılığı, CHP ve Silivri Belediyesi…
Kategori: Lütfü Ertürk
Eklenme Tarihi: 07 Şubat 2010
Geçerli Tarih: 14 Mart 2010 00:31
Site: Silivriliyiz.COM – Silivri’nin Haber Sitesi
URL: http://www.silivriliyiz.com/Silivri_detay.asp?SilivriID=5537

İşe, önce tarihle başlayalım. Gıda Bankacılığının dedesi sayılacak olan vakıflara birazcık değinelim.
Osmanlıda vakıfların işleyişi!
Osmanlı elitleri, mülkiyetlerini koruyabilme amacıyla başvurdukları bir sistemdir.

Kimdir bunlar?
Önceleri, medreseler, tekkeler, camiler, kiliseler, gayrimüslim azınlık dernekleri.
Sonraları, varlıklı kimseler, vezirler, sadrazamlar, yüksek rütbeli devlet erkânı, sultanlar hatta padişahlar.

Kurulan vakıflar halkın yararına çalışır onların geçiminden, eğitimine, sağlıklarından barınmalarına kadar yardımlarda bulunur. Gözetir ve korurlar.(Bu vakıflar: Hanlar, hamamlar, akaretler yaparlar, gelirlerinle aşevleri, çeşmeler, yollar yaparak halkın ve yoksulların refahı için çalışırlardı.)

(Hatırlayın, bazı arazilerimizin içinde vakıflara ait bölümler vardır. Buralardan elde edilen tahıllar, vakıflara gidermiş)

Bu arada mülkiyet sahiplerinin malları korunmuş ve işletilmiş olur. Kazançlarından fayda sağlanırdı.

Buraya kadar güzel değil mi?

Zurnanın zırt dediği yere geldik.

Bunların hiçbiri devlete vergi vermez. Bütün vakıflar vergiden muaftır. Bir kuruş gelir elde edemez devlet.

Çoğunluğu İstanbul’da olmak üzere yüzlerce vakıf kuruldu. İlgili, ilgisiz vakıflar kuruldu. Saray, özellikle de İstanbul içinden vergi toplayamaz hale geldi. Galata bankerlerine kadar borçlanıldı. Vergi toplamak için Trakya ve Anadolu’ya yöneldiler! Vergi şartlarını ağırlaştırdılar. Halkın tepkisi yükseliyordu ve sonunda  iç isyanlar başladı. Vergi yükümlülüğü altına alınmış devletler de tek tek isyan edip bağımsızlıklarını ilan ediyorlardı.

İşte Osmanlı Devletinin çöküşünün sebeplerinden biridir. Maliyenin zayıflaması, uniter devlet yapısının ortadan kalkmasını hazırlamıştır.

( Vakıf Gureba, Darüşşafaka, Darülaceze gibi yararlı ve köklü müesseseleri ayrı tuttuğumu belirtmek isterim)

CHP ve DEVLETÇİLİK:
İnsan merkezli sosyal devlet anlayışıdır. DEVLETÇİLİK CHP’nin altı okundan dördüncü oku olup sosyal devlet anlayışı içinde mülkiyet hakkı, sağlık ve eğitim konularında vatandaşını koruyup gözetmek ve herkese adaleti eşit olarak sağlamaktır.

Zayıf bir maliye, güçsüz bir devlet demektir. Vergisini toplayamayan devlet müesseselerini işletemez. İmtiyazlar, rüşvetler alır başını gider. Mülkiyet haklarına saldırı başlar. Eğitimsiz bir toplum ve sağlıksız bir nesil yetişir.

Sonra ne olur? Bir cümle ile geçeceğim. (İleriki günlerde döneriz yine)
Ülke yavaş yavaş emperyal güçlerin eline geçer.(Özelleştirme adı altında satılan bankalar, fabrikalar, kurumlar, limanlar VB.)

GIDA BANKACILIĞI:
Ak Parti hükümeti, 02.01.2004 ve 31.12.2004 tarihleri arasında; vergi usul yasasında yaptığı değişikliklerle 40/10 maddesi eklenerek fakirlere yardım amaçlı olarak bazı dernek ve kuruluşların bünyesinde gıda bankacılığı yapabilmeleri, bu yasayla ön görülmüştür. Alelacele yürürlüğe konulan yasanın bu denli suiistimal edileceğini ilk başlarda kendileri de düşünmemiş olabilirler. Çünkü Gıda Bankacılığının dayanılmaz bir cazibesi var. Yaptığınız yardımların fatura bedellerini vergilerinizden %100’nü düşüyorsunuz.

DEVLET ELİYLE HAKSIZ REKABET
Kamu yararına çalışan dernek ve vakıflara yapılacak bağışların yüzde 5’i kadar kazançtan düşme imkânı verilirken, gıda bankacılığı yapan dernek ve vakıflara bağışların yüzde 100’ünün vergiden düşürülmesi, devlet eliyle sivil toplum kuruluşları arasında haksız rekabet yarattığı gerekçesiyle büyük tepki toplamıştı.
Kamu yararına çalışan dernek ile gıda bankacılığı yapmak üzere kurulan dernek ve vakıflara yapılacak bağışlar arasındaki haksız rekabet yaratan fark şöyle: Gelir vergisi mükellefi olan ve 200’er bin TL bağış yapmak isteyen Ahmet Bey ile Ayşe Hanım var. Ahmet Bey, gıda bankacılığı yapan bir vakfa, 200 bin TL, Ayşe Hanım ise Kamu yararına çalışan dernek statüsünde bulunan Mehmetçik Vakfı’na 200 bin TL’lik gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi bağışladı. Bu durumda, gıda bankacılığı yapan vakfa bağışta bulunan Ahmet Bey 200 bin TL’lik bağışın tamamını kazancından indirecek ve 1 TL dahi vergi ödemeyecek. Mehmetçik Vakfı’na bağışta bulunan Ayşe Hanım ise, yaptığı bağışın yüzde 5’ini yani 10 bin TL’sini kazancından düşebilecek, kalan 190 bin TL’nin de gelir vergisini ödeyecek. Bu örnek Kurumlar Vergisi mükellefleri için de aynen geçerli olacak.

Ya da olur ya!
Diyelim ki bu dernek gitse kendisine 100 milyarlık bir vergi tahakkuk etmiş vatandaşa,  dese ki ben senin vergini hallederim.

Ben sana 100 milyarlık dernek adına bağış yapılmış gibi kömür, erzak
temizlik maddesi faturası vereyim

Sen bunu götür maliyeye ver, vergini ödemiş olursun.   Devletle sorunun biter.

Sonra bana 100 milyarın 50 milyarını ver  diğer 50 sende kalsın diğer 50 ile
de ben kömür, temizlik maddesi, gıda maddesi alacağım onu da valiliklere
kaymakamlıklara vereceğim

Bunlar fakir ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak. Böylelikle 50 milyar senin cebinde kalacak, ayrıca bana verdiğin 50 milyar da fakirlere dağıtılacak buda senin zekâtın olsun.  Olur mu? Olmaması hiçbir sebep yok! Burada önemli olan; derneğin muhasebesi değil, vicdanın muhasebesidir.
Milli şairimiz Mehmet Akif’e: “Tarih tekerrür eder mi? Diye sormuşlar. Koca şair cevaplamış: “Eğer ibret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi? )
Buraya Dikkat edin şimdi:
Basından:                                                                                                                      Bu yasaya “ Derhal Kaldırılmalı” diyen; CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’a, muhtaç durumda olanlara yardım eden bir dernek tarafından; “hakaretten” dava açıldı. 19.02.2009
Basından:
Bakınız, 21.04.2009 tarihinde Sayın Deniz BAYKAL TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmasından bir bölümü aktarayım:

“Biliyorsunuz çeşitli kamuya yararlı derneklere yapılan bağışlar vergiye tabi. Ama gıda bankacılığı diye bir şey çıkardılar. Gıda katkısı verenlerden yaptıkları bağış dolayısıyla hiç vergi alınmıyor. Yani imtiyazlı bir konuma bu konuyu çektiler. Hukukçularınızla konuşun, çalışın ve hiç vergi vermeden bağış yapma imkânını sağlayan bu mekanizmayı siz de değerlendirmek için bir çalışma yapın. Yani bu tarif içinde vergi vermeden ne gibi bağışlar toplayabilirsiniz. Bu bağışları alın, o bağışlarla demin konuştuğum sosyal belediyeciliği, yoksullara ihtiyaçlarına karşılamakta belediyenin yapacağı öncülüğü bu imkânı da kullanarak değerlendirin”

Adama sorarlar: Hani karşıydın sen bu işlere, nerede kaldı senin devletçiliğin diye!

(1927- 1935 yıllarındaki CHP’yi yaşıyoruz adeta! “İmtiyazlar” CHP’yi bitirme noktasına getirmişti. 1935 İzmir kongresi CHP’nin yeniden doğuşu demektir.)

İşte, Sayın BAYKAL bu açıklamaları yaptığı günlerde; Sayın Özcan IŞIKLAR da projesini açıklıyordu: “belediye olarak, yoksullara yardım için Gıda Bankacılığı’na geçiyoruz.” Diyordu.

Öyle ya; madem muhalefet yapamıyorsun,  taklit et bari!

Türbana rozet!

Cübbeliye, geçmiş olsun!

E, yani sana da bravo Özcan Başkan!

Yapılacak tek şey kaldı; ona da dilim varmıyor söylemeye.

Lütfü ERTÜRK
07.01.2010

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Son Fasıl

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Son Fasıl

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..