Ana SayfaHakan AydınASLA PES ETMEYECEĞİZ!

ASLA PES ETMEYECEĞİZ!

İnsanlık, küreselleşmeye doğru zorla itilmiştir/itiliyor. Küreselleşme adı altında, sürekli olarak yeni yeni ekonomik modeller dayatılıyor!

Kimilerinin, uygarlığın zaferi diye karşıladıkları bu durum ekonomik bir anarşi inşa ediyor. Buradan gelen ekonomik dışlama, siyasal ve sosyal baskı, devlet olmanın hükmünü ortadan kaldırıyor! Politikanın yıkılarak ekonomik alanın içinde erimesi, herkesin herkese karşı savaşını yeniden başlattığının da ifadesidir. Yani, ekonominin yasası olan rekabet, yaşamlarımızı savaşa sokuyor! Politika, bu anlamda yukarıdan yıkıldığında, bunun aşağıdaki sonucu halkın siyasetten uzaklaşması oluyor. Güçsüzleşen yurttaş, yurttaşlıktan yüz çevirip, “hak ve ödevlerinden” vazgeçiyor.

Küreselleşmenin, kendi kurumları, şirketleri ve siyasi seçkinlerinin sorunlarını çözmek adına kurguladığı demokrasi kavramının içerisinde sunulanlar, halkların ve gezegenin çıkarlarına uygun düşmüyor. Sunulan demokrasi, küreselleşmenin araçlarını dayatmak için kullanılıyor. Emekçi halklar ve işçi sınıfı, kötü toplum değerlerini kabul etmediğinde ise “gelişmiş demokrasilerin” ekonomik ve askeri gücünü kullanmaktan çekinmiyor! Küreselleşme, ulus devletleri yıkıyor!

Küreselleşme, gelişmemiş ve az gelişmiş (“gelişmekte olan ülkeler” şeklinde bir model yoktur!) ülkelerin tarımını dağıtmış, bir kısmını yok etmiştir. Bunun, besin maddelerinin çoğaltılması adına yapıldığı söylense de, geleneksel düzen ve usuller yok edilmiş, kapitalist piyasaların tarımda yaygınlaşması sağlanmış ve tarım üretiminin ciddi bir kısmı uluslararası örgütlerin, sermaye şirketlerinin denetimi altına girmiştir. Geçmişte gücünü tarımdan alan devletler, küresel sermayenin insafına terk edilmiştir.

Daha açık ifade etmek gerekirse; tarım ürünlerini ekip biçme yöntemleriniz yeni yeni programlarla değiştiriliyorsa, toprak altı zenginliğiniz şirketlerce değerlendiriliyorsa, sadece belirlenmiş ürün gruplarında ihracat yapabiliyor ve yaptığınız ihracatın karşılığında tohum, ilaç, gübre, yem ve diğer tüketime yönelik hammaddeler ile yüksek oranda tüketim ürünü ithal ediyorsanız, sömürgeleşiyorsunuz, yoksullaşıyorsunuz demektir!

Koskocaman bir dünya, alınıp-satılan bir maldan ibaret hale getirilirken, politika, insanların, özgür tartışmalarına dayalı gelişim arayışı çabasından çıkarılmış, özü boşaltılmıştır. Çevre üzerindeki korkunç düzeylere ulaşan tehditlerin yanı sıra, halkların ahlak yapıları bozulmuş, tüm kültürlerin, kültürel zenginliklerin temeline medya ve internet aracılığıyla yüklenilerek, çürütülmüştür. Yaşamın bütünü, ekonomik sorunlara, giderek alınıp-satılabilen ürünlere dönüştürülmüştür.

Tüm bu süreç; küreselleşme adı altında pazarlanan kapitalist politikaların doğal sonucudur. Küreselleşme, emperyalizmdir ve dünya halklarının yoksullaşmasının da esas kaynağıdır.

Tekelci sermaye gruplarının CEO’ları, onların devletler nezdindeki ortakları, uluslararası kuruluşların yönetimleri bir “merkez” oluşturarak, “dünyaya ait tüm dertlerin küreselleşme aracılığıyla çözülebileceği” gibi bir propaganda ile kalan dünyaya yani “çevreye” ihraç ettiği iyimserlik, aslında ve sadece kendilerinin özgürlüğüdür!

Sosyal düzenin çöküşüne, yoksulluğun, evsizlerin ve topraksız köylülerin artışına, her türlü şiddete ve gelecek kaygısına rağmen özgürdürler!

Gezegenimizdeki iklim değişikliği ve ozon tabakasındaki deliğe sebep olmalarına, hayvansal ve bitkisel türleri kitlesel olarak yok etmelerine, havayı, suyu ve toprağı kirletmelerine rağmen özgürdürler!

Son yıllarda çarpıcı şekilde başarısızlığa uğrayan kurumlarına, iflas etmiş stratejilerine ve uygulanamaz politikalarına rağmen özgürdürler!

Emekçi halklara ve işçi sınıfına salık verdikleri iyimserlik, onların, özgürce sömürme çabasının ürünüdür ve izlenen bu politikalar; işçiler, işsizler, köy emekçileri, yoksullar, evsizler vb. tarafından belirlenmiş değildir!

Sanayi Devrimi’nden bu yana yaşanan herhangi bir gelişme, siyasal ve ekonomik açıdan, küreselleşme gibi büyük alt üst oluşlara yol açmamıştı!

Bu alt üst oluşlar karşısında ne siyasal temsilcilerimiz, ne eğitim kurumlarımız, ne de medya bu gerçekliği ve onun ideolojik temellerini gerçekten ortaya koyacak herhangi bir girişimde bulunmuyorlar. Her biri, küreselleşme ve buna bağlı öngörülerin tamamı ile uyumlu bir halde, ondan çıkarı olanları savunmakla sınırlandırılmış durumdadırlar.

Yukarıda anlatılanların bütünü, küreselleşen kapitalizmin sonuçları olduğu kadar, aynı zamanda, ulus ve dünya çapında bir sosyalizme geçişin de sebepleridir. Eksiğimiz ise örgütlü toplumdur!

Örgütlü bir toplumun neler yapabileceği ise, yakın tarihte olan ve aylarca süren Fransa halk direnişinin sembol şarkısında ifadesini buluyor:

Direnen Fransız Halkının Şarkısı- On Lâche Rien (*)

İster toplu konutta yaşa, ister çayırların ortasında. Gerçeğimiz aynı ve her yerde direniş zonkluyor.

Bu dünyada bir yerimiz yoktu. İş yerlerinde hiçe sayıldık. Saraylarda doğmamıştık. Papa’ya sadık olmamıştık.

İşçi, aylak, köylü, göçmen, kaçak; bizi yaftalayıp, bölmek istediler. İnkâr edemeyiz, becerdiler de… Sistemin bekası biraz buna bağlıydı.

Ama bir gün uyanmak gerekti. Susmayıp, başkaldırmak gerekti.

Asla pes etmeyeceğiz! Asla pes etmeyeceğiz!

Eşitlik diyorlardı, bazen inanıyorduk ahmakça, Demokrasiymiş! Güleyim bari! Pazarın kuralları yürürlükteyken, Oy hakkının bir değeri varmış gibi!

Nihayetinde kural belli: Aslolan satıştır; daha çok satış! Cumhuriyet, diktatörlük kaldırımında sürünüyor, Artık palavralara pek kimse kanmıyor.

Asla pes etmeyeceğiz! Asla pes etmeyeceğiz!

Hakan Aydın

16.06.2019

(*) https://www.youtube.com/watch?v=ZVQ6hW0nj1E

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..