Ana SayfaAv. Nilgün KarataşŞEYHİNİZİN ŞEYHİNE

ŞEYHİNİZİN ŞEYHİNE

Memleket, şeyhlerden cemaatlerden müritlerden geçilmiyor. Elimizi sallasak,( tabii ki kolumuzu kaptırmamak koşulu ile ) sokakta en az bir şeyhe çarpma ihtimalimiz çok yüksek !.Şimdi bunu yazınca aklıma geldi ,acaba Türkiye’de kişi başına düşen şeyh, şıh sayısı kaçtır acaba?

-Kişi başına düşen milli gelir ile doğru orantılı mıdır acaba ?

-Bunların sayısının artması Dolar ve Euro ya endeksli midir acaba?

-peki ya cehalet ? İşte cevap burada…

Çünkü CEHALET NİRVANA…

Hayatının tümünü dinle dolduran insanlar sonuç olarak bu dünyadan kopan, her türlü dünyevi istekleri ve zevkleri baskılayan insandır. Onlar kendilerini öbür dünyaya hazırlar, dünyevi ve beşerî olan her şeyi küçümserler, yok sayarlar. Ama nereye kadar?

Pratik de bu mümkün değildir. Her türlü mutlak ahlak, mutlak kural kendi karşıtını yaratır ve büyütür insanın içinde. Söz gelimi karşı cinsle sosyal ilişkileri günah sayan anlayış sonunda patlar ; taciz, tecavüz ve istismar olarak ortaya çıkar.

İşte burada cehalet devreye giriyor.

Hastaneye eşini götürdüğünde kadın doktor arayan adam, erkek şeyhine gönül rahatlığı ile eşini teslim edebiliyor. Neymiş ,eşinden cin çıkartılacakmış .(Ya bir de bu cinlerin cinsiyet ayrımı yapmasına hayret ediyorum. Niye hep kadınlar)… Neyse konumuza dönelim ;doktorun muayene etmesinden rahatsız olan adam, eşinin şeyh önünde çıplak bir vaziyette vücuduna bir şeyler yazılmasından nasıl rahatsız olmaz? Anlaşılabilir bir durum değildir.

Yine 12 yaşındaki kız çocuğunu istismar eden ve olayı örtbas etmek için çocuğun babasına arayan şeyhine karşı konuşurken ,saygıda kusur etmeyen babaya ne demeli ? Hangi ruh hali ve hangi baskı sizin çocuğunuzu istismar eden bir insana karşı konuşurken tüm saygınızı koruma mekanizmanızı devreye sokar ?

Şeyhler, şıhlar ,tecavüzler, çocuk istismarları, din adına yapılan dolandırıcılıklar!.. Sorun nerde ? niye bunlar durdurulamıyor? Bu yapılanlar gerçek Müslümanlık mı ? Değilse niye tavır alınmıyor ve önlenmiyor ? Birilerinin millete gaz vermeyi bırakması ve durmadan düşman üreten kelamcılığı da bırakması lazım.

Peki şeyhlerin, şıhların bunca foyası ortaya çıkmışken medrese adı altında 4,5,6 yaş çocukları için açılan sıbyan okullarına ne demeli ? hem de “ Osmanlı’nın sıbyan talebelerine vermiş olduğu İslami eğitimi veriyorlarmış “ bak şimdi içim nasıl rahatladı .!! Bu günkü İslamcılığın Osmanlı dönemine sahiplenmesi komikliktir, tarih bilmezliktir, CEHALETTİR.

Türkiye’nin son iki yüz yılı modernleşme ile gericiliğin mücadelesi ile geçmiştir. Sanılanın aksine, son yüz yılın Abdülhamit’te dahil bütün padişahları modernleşme mücadelesi vermişler. Bunun için bir çok reform yapmışlardır. Bu yolda yapılan her reforma dinci ulema direnmiş zaman zaman ayaklanmış hatta katliamlar yapmıştır. Örneğin Alfabenin değişimi tartışmaları Osmanlı döneminde başlamıştır. Yine medrese eğitiminin yanında laik okullar açılmıştır. Abdülhamit kara çarşafı yasaklayan padişahtır. Padişah 2.Mahmut sarık ve cüppeyi yasaklayarak giyim konusunda ilk devrimi yapmıştır. Mustafa Kemal Atatürk bu konuda daha radikal, daha net adımlar attığı için ulemanın tarikatlarını kapattığı için hala hedeftir.

12 yaşındaki kıza istismarda bulunan şeyh ile Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı kimselerin yan yana durmasını tesadüf mü zannediyorsunuz.!!

Ayrıca burada dikkat edilmesi gereken şudur; bu dinci ulemalar ile Osmanlı padişahlarının bir ilgisi yoktur. O sistem ve o padişahlar birçok yönden eleştirilebilir. Ama onların dinci ulemalara karşı oldukları kesindir.

Şeyh dediğiniz, şıh dediğiniz insanlar kimdir sizce ? kerameti kendinden menkul değil mi ? Peki bunların amacı ne olabilir sizce ? Din üzerinden devlet yönetiminde söz sahibi olmak olabilir mi ?

Şeyh, şıh, seyyid, mürit gibi unvanlar Cumhuriyet kanunlarına göre yasaktır. Bunlara izin vermekle kanunlar çiğneniyor. Herkes dinini öğrenebilir, ibadetini yapabilir. Bunun için şeyhlere, Şıhlara ,tarikatlara ve cemaatlere ihtiyacınız yoktur. Bu görev Diyanet İşleri Başkanlığının görevidir.

Şeyhler, Şıhlar, tarikatlar, cemaatler, devlet yönetimi deyince tabii işin ucu laikliğe dayanmaktadır. Bununla ilgili olarak bir dipnot vermek istiyorum.  Sanılanın aksine Dünyada laik yönetimi ilk uygulayan Türklerdir. Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, Bağdat’a gelerek Abbasi Halifesi Kaami’ye açık açık dünyevi işlere karışmamasını söyler ve camilerde kendi adına hutbe okutur. Bu olay aydınlanma döneminde batı düşüncesini etkiler. Laikliğin teorisyeni olan Voltaire bu olayı laikliğe örnek gösterir. Nutukta da Atatürk laikliğin Atalarımızdan gelen bir uygulama olduğunu söylemiştir. Yine Osmanlı padişahları da siyasi konularda dini hükümlerden bağımsız hareket etmişlerdir.

Bu kadar sözden sonra konu dönüp dolaşıp cehalete gelir. Gelmeli de…

Tarihini ve geçmişini bilmeyen toplumlar geleceğe taşınamazlar. Birey olarak önce bizler bireysel aydınlanmamızı gerçekleştiremezsek ,kadınlarımız, kızlarımız, çocuklarımız ve hatta kendimiz şeyhlerin, şıhların, tarikatların elinde şekillendirilmeye ve taciz edilmeye mahkûm olarak kalırız. E işte, o zaman adama derler ; Şeyhinizin şeyhine kadar yolun var…! 18.09.2020

NİLGÜN KARATAŞ

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Son Fasıl

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Son Fasıl

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..